DENEMEEDEBİYAT

İki Mavi Bir Ton Eder

Zaten binlerce damladan oluşmuş yeraltında bir göktü deniz.

‘Ne kadar da farklıymışız birbirimizden

Üstelik bir yarım da sendeyken.’

.

Kafasını kaldırıp da göğe sığınan herkesi denizler boğardı bir ufak parıltıyla. İki mavinin arasında ölmek mi dersin adına yaşamaya çalışmak mı? Denize bakıp iç geçirirken mi göğe bakıp derince nefes alırken mi asla kavuşmayan iki mavinin manzarasına kapılıyorduk? Oysa bazı şeylerin tek bir ortaklığı vardı. Bir kümeydi başlı başına deniz ve bambaşka bir kümeydi üç beş martısıyla gök. Kesiştiklerine kandık kesişemediklerimizi içimize hapsederek. Biz aslında hiç kavuşmamış iki mavinin güzelliğine kandık. Biz de mavinin en güzel tonu olduğumuza inandık. Fakat ne gök denizle dalgalandı ne de deniz gökle ağladı. Zaten binlerce damladan oluşmuş yeraltında bir göktü deniz. Benzerlikleri de buraydı işte. Bir türlü kopamayışlarının her rüzgarında havanın bir dalganın kopuşu bundandı. Kıyısında uçuşan kum tanelerinin uçuşma sebebi gök iken ona ait olan aslında denizdi. Mavi olmaları, kelebek etkisi dansları onları birleştiren miydi yoksa ayıran mı? Bence ikisi de değildi. Tüm bunlar yalnızca gidememenin ama kalamamanın da tam kendisiydi. Belki de sırf bu yüzden sevginin en güçlüsü zıtlıklarla en çok boğuşanı oluyor. Tam kavuştum derken fırtınalar kopuyor ve dalgalanıyorsun. Sonradan duruluyor hava ve gönül kıyımıza dinginlikler savruluyor. Bütün bunların içinde ne sizi ayırmaya ne de birleştirmeye yetmeyen incecik bir ufuk çizgisi beliriyor aranızda. Hayat da tam olarak deniz ve gök dengesi içinde. Maviye aşık insanlarız sonuçta bizlerde.

Yukarı da yazılanları okurken gereğinden fazla düşünmüş olabilirsiniz. Hatta artık denize ve göğe başka gözlerle bakacak da olabilirsiniz. Peki ya hayatınıza? Okurken savrulduğunuz hengamenin aslında manzarasının güzelliğine nasıl da içiniz gitti değil mi? Hayatımızda tam anlamıyla bu hengâme gibi diyebiliriz. Denizimizin dengesi göğümüzün havasıyla bozuluyor olabilir. Göğümüz ağlarken denizimiz kıyıya vuracak gücü bile bulamıyor da olabilir. Ama tüm bunlar manzaramızı yaşamamıza engel mi? Sadece okurken düşündüğümüz bu olayı yaşıyoruz farkında olmadan. Farkında olarak yaşasak farklılık ve benzerliklerimizin anahtar kilit uyumu içinde olduğunu kavramaz mıyız? Zıtlıklarımız en güçlü sevgilerimiz olmalı, öyle değil mi? Bazen mavi kalabilmek için iki benzerin farklılıklarını karşı karşıya getirmek gerekiyor. Bundan korkmamak, sonunu düşünmemek, sadece o incecik çizgi arasında yaşamak gerekiyor.

Yazının sonunun buraya geleceğini düşünmeden başladım yazmaya. Plansız, programsız aldım kalemi elime. Ve kendimin bile uygulamadığı şeyleri yazdım. Yazdıklarımla tek benzerliğim bana ait olan tüm duygularımı benimsemiş olmam. Olumlu ve olumsuz olan her şeyimin benim mavime ait olduğunu bilmek bile o ince çizgi arasında nefes almama yetiyor. Sol yanımda yağmur yağıyorsa sağ yanımda çiçekler açabiliyor. Göğüm parlıyorsa kumlarım yanabiliyor.  Yazdıklarım ve yaşadıklarım… Bu iki zıt dengenin arasında dengede kalıyorum. Bunu da gerçekten severek yapıyorum. Hem ne demiştim az önce: Maviye aşık insanlarız sonuçta bizlerde. Üstelik iki mavi bir ton eder…